Türk Usulü Örövizyon Denemesi

Eurovision’un Ucuz ve Amatör takliti olan Türkvizyon yapıldı. Barlas G’nin dayanılmaz izlenimleri

Tarih ve saat bildiriyorum: 21 Kasım 2014 Cuma 00:20. Bu yazı yayına ne zaman girer bilmiyorum ama, peki benim bu saatte derdim ne: Türkvizyon Şarkı Yarışması.

Bildiğiniz gibi – belki de bilmediğiniz gibi – böyle bir yarışma da var, Türki devletlerin katıldığı bir şarkı yarışması. Geçen sene ilki Eskişehir’de gerçekleştirilmiş, bu sene de sıra Tataristan’ın Kazan şehrinde. Dün bunun yarı finali vardı, kaçırdım ama bir yerden yayını bulup izleyelim dedim. İzledim de. Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki tam üç saat süren yayını kesintisiz izlediğiniz takdirde sinir krizi gibi beklenmedik davranışlara yol açabileceği gibi tam aksine bir Citoles, bir Cipralex etkisi de gösterebiliyor.

Şarkılar başlayana kadar her şey normal gidiyordu aslında.Yani sonuçta 25 tane çeşit çeşit, renk renk şarkı dinleme zevkine varacaktım. Ta ki Kazak şarkıcı sahneye çıkıp İzin körem izin körem falan demeye başlayana kadar. O zaman anladım, bu yarışmanın Eurovision ile tek benzerliği sadece yarışma olmasıydı.

Almanya adına “Acayip Hayvanlara Benziyirsen”i melodi olarak anımsatan bir şarkının yarışması durumun vehametini gösteriyordu aslında. Hey gibi Almanya, ne hallere düşmüştü. Teknoloji devi ülkenin 2011 yılındaki ses problemi rezilliğinden daha büyük bir rezillik varsa, o da kesinlikle buydu.

Şarkıları teker teker anlatmayacağım ama sıra üçüncü şarkıya geldiğinde ben bu yarışmaya aşık oldum. Sahnede Türkmenistan temsilcisi vardı, süslü püslü bir kardeşimiz şarkıya başladı ve o anda ben bir karar verdim. Bu kararımı ilk defa buradan duyuruyorum.

Sevgili OGAE Türkiye Yönetim Kurulu üyeleri. Güzel günler geçirdik ve bütün bunlar için sizlere çok teşekkür ediyorum. OGAE Türkiye’deki görevimden istifa ediyor ve sizleri kuruculuğunu üstlendiğim OGAT’a (Organisation Générale des Amateurs de Turkvizyon) davet ediyorum.

Çünkü… çünkü şarkı başladığı anda gözlerim parladı, kulaklarım bayram etti, iç dünyam aydınlandı. Dalga geçmiyorum, dünya gözüyle bu kulakların duyabileceği en güzel şarkıyı duydum ben.

“Şıkır şıkır bilezik,
On parmakta on yüzük”

Şarkının anlayabildiğim ilk sözleri bunlar. O ritim, o melodi bitirdi beni. Bütün yazıyı tek bir şarkı üzerine de kurmayacağım. Sadece şunu söylüyorum, aşağıda şarkının video klibini paylaşıyorum. İzleyin, bana hak vereceksiniz. Ben de yazıya devam etmeden önce şarkıyı bir kez daha dinleyip ilham almak istiyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=je4iajmsCIU

Yarışmanın devamı at, kurt, bilezik şeklinde devam ediyor. Postcardlarda güzel olmuş aslında, kitaplar üzerine kurulmuş. Açılışta da kitaplarla bir gösteri yapmışlar zaten.

Yalnız şarkılar harbi bir acayip. Tamam, Türkçe’nin çeşitli diyalektleri var, bazılarını az buçuk bazılarını hiç anlayamıyoruz ama bazı şarkılar yazılırken resmen Google Translate kullanılmış. Tabi ki bu çaba yine de takdir edilmeli, zira Bulgaristan temsilcisi Hakan Altun’un yıllar önce yayınlanmış “Yollara Taşlara” adlı şarkısıyla yarışıyordu. Bir ara bir yerlerde Fettah Can ismini de gördüğüme eminim.

Biraz da bizim şarkımızdan bahsetmek istiyorum. Yarışmada bizi bir Sinan Akçıl şarkısıyla Funda temsil ediyor. Şarkımızın ismi de “Hoppa”.

http://www.youtube.com/watch?v=kmRzLKesSb0

Sevgili okuyucularım bu şarkı kesinlikle bir intikam. Zamanında Gangnam Style’ı coverladığında Atilla Taş’ı Yunanistan’a itelemiştik hatırlarsınız. Bizim şarkımız da bildiğin Yunan ezgileriyle süslenmiş, az biraz düzeltilip Eurovision’da Yunanistan adına yarışsa Top 5 yapar. Yani kötü de düşünmek istemiyorum. Dediğim gibi biraz düzeltildiği takdirde güzel şarkı itelemiş Yunan kardeşlerimiz bize. Teşekkür ederiz.

Ama performansta kesinlikle bir sorun var. Şu bağırma, çağırma huyumuzdan vazgeçemiyoruz. Şarkının girişinde Yunanca bir şeyler bile duydum sandım ama durum bayağı farklıydı. Temsilcimizin “Let’s kick some biiiiiippp biiiip” diyeceğini tahmin etmemiştim.

Eurovision’da yarışırken şarkımızın kesinlike İngilizce olması taraftarıydım ama bu bir Türkçe şarkı yarışması. Büyük paralar harcayıp şarkılarını, şarkıcılarını İsveç’te bir düzene sokup Eurovision’a yollayan Azeriler bile Divlerin Yalqizliği adlı bir parçayla katılmışlar. Neden ama neden Go, Yeah, Wooo, Wow, Come on everybody, Get up, Hands up diye bağırıp çağırmak zorundayız. İngilizce şarkıda bile bunlara kıl oluyorum ben. Bir kullanırsın iki kullanırsın ama o kadar fazlaydı ki Wikipedia’da bile şarkının dili Türkçe-İngilizce olarak değiştirildi.

Şarkı hakkında da bu kadar yorum yeter diye düşünüyorum. Zira performansın geri kalanı şarkı sözünü şaşırma ve müzik eşliğinde dans etme şeklinde gelişti. Funda yarı finalden 25 ülkenin jürisinden aldığı toplam 199 puanla ikinci sırada çıktı. Jüride Türkiye’yi ise yarışma esnasında telefonla oynamayı tercih ederken görülen Sinan Akçıl temsil etti.

Bu arada yarı finalde jürilerin verdiği oylar tüm detaylarıyla açıklandı. Anlamadığım bir şey var, finalde yine aynı şarkılar yarışacak ve aynı jüriler oylayacak. Peki yarı final yapmanın mantığı ne o zaman?

Bu teorimi geçersiz kılabilecek şey ancak şu olabilir. Sinan Akçıl’ın verdiği puanlar. Neredeyse bütün ülkelere en düşük puanı veren jüri bizim jürimiz. Birler üçler havada uçuşmuş. Bunun nedeni şarkıları beğenmediğinden mi yoksa Funda’nın finale çıkma şansını artırmaya yönelik bir strateji miydi bunu bilemeyiz. (Benim bir tahminim var gerçi) Ama finalde “Ne ekersen onu biçersin” sözünün gerçeğe dönüşme ihtimalini hiç de az görmüyorum.

Son olarak sizlere şu sözlerle veda etmek istiyorum.

Düğmelerim dıngırdı (Yeah)
Şiltelerim şangırdı (Go)
Pışırdı ya pışırdı (Come on everybody)
İki yürek birleşti (B**ches)

Sevgiler

Barlo

Not: Aslında düşündüm de hem OGAE hem de OGAT’ı birlikte yürütebilirim. İstifamı geri çekiyorum, ama kovulmadım değil mi? Kovmadınız inşallah beni. 🙁