Hepinize merhabalar !
Bizden Yorumlar serimizin her bir bölümünde ekibimizde yer alan arkadaşlarımızdan beşi seçilen senenin ilk 10’unu değerlendirecek.
Serimizin ilk bölümüne bu sene düzenlenen yarışma ile başlıyoruz.
10- Portekiz- iolanda – Grito
UMUT CERTEL – Senenin en jüri dostu şarkılarından olacağı seçildiği an belli olan katılımlardandı. Portekiz finalinde de televote birincisi olmadan, jüri sayesinde kazanmıştı. Portekizin son senelerde sürdürdüğü kaliteli şarkılar zincirinde son halka diyebiliriz. Tabii Europapa diskalifiye olduğu için Top 10 yapabildiğini de unutmayalım. Iolanda’nın vokaline eklenecek pek bir şey yok zaten. Şiir gibi akan bir ses, büyük ihtimalle senenin en iyi vokallerinden biriydi (belki de en iyisiydi). Bu şarkının koreografisi ve dansçıları olmasaydı, yarı finalden yüzde yüz televote ile çıkamayacağını düşünüyorum. O modern dans diyebileceğimiz koreografi aldığı puanlarda büyük paya sahip. Özellikle Malmö sahnesinde arkaya konan mavi tonların önünde bembeyaz sunum da çok iyi seçilmiş renklerdi.
HAKAN ÇOLAK – Bu şarkı ulusalda seçildiğinde beni çok içine çekmemişti ama sonra beni içine o kadar çok çekti ki.. Kişisel gelişime yönelik o verdiği mesajlar beni çok derinden vuruyor. Sözler ve mesajlar harika.. Ritim ve melodi harika.. Sürekli dinliyorum, uzun sürede devam edeceğim. Sözler ve melodiye sanatçının ses ve yeteneği de eklenince tadından yenmeyecek bir performans ortaya çıkıyor. Eleştireceğim tek şey ulusal performansın birebir aynısının Eurovision sahnesine taşınması. Ben Eurovision sahnesinde daha önce ulusal finaller veya prepartyde görmediğim şeyler görmek isterim.
ALAZ ATA ŞENOL – Portekiz bu sene de artık Eurovision izleyicilerinin alıştığı geleneği sürdürerek alışılmadık tarzda ve kendine has bir şarkı seçti. Bununla birlikte halk oylamasında da görüldüğü üzere ilk seferde ben de dahil dinleyiciyi karışık hisler içinde bırakan Grito, Iolanda’nın ulusal finalden beri bozmadığı vokal kalitesi, melodiyle oldukça uyumlu sahne performansı ve şarkı hüzünlü bir tonda olsa da bıraktığı genel izlenimi pozitife çeviren beyaz temasıyla beni olduğu gibi jüriyi de bir süre dinledikten sonra kendine çekmiş gibi görünüyor. Açıkçası şarkının sözlerinin anlamına bir kere bile açıp bakmadım; çünkü şarkı ve performans bütünlüğünün istenen mesajı bana aktardığını hissediyorum. Her ne kadar bu kadar duygusal ve slow tarz en sevdiğim müzik tarzları arasında olmadığı için şarkı favorilerimden olmasa da başarıyla sahnelenmiş, kaliteli bir performans olduğunu düşünüyorum. Açıkçası ilk 10a girmesini hiç beklemiyordum ama bu sonuç benim açımdan hoş bir sürpriz oldu.
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ- Çok zayıf bir beste olabilecek en iyi sahneleme ve vokal performansı.
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Ulusal finali kazandığı andan itibaren gözümden kaçmayan bir parça idi. Sürpriz yapıp böyle bir sonuç alacağını herkes gibi ben de beklemiyordum. Şarkının duygusal derinliği, İolanda’ın etkileyici vokalleriyle birleşerek unutulmaz bir an yaşattı. Performansında kullanılan hafif görsel efektler ve ışıklandırma, şarkının temasını mükemmel bir şekilde yansıttı ve atmosferi tamamladı. Sanatçının sahne karizması ve yorumu beni adeta büyüledi ve sonuç olarak hak ettiği bir dereceyi aldı. Her notayı büyük bir hassasiyet ve tutku ile söyleyen Iolanda, bana adeta duygusal bir yolculuk yaşattı. Sürekli barış mesajı vermeye çalışması ve sessiz protestosu da gözden kaçmayacak bir güzellikti.
9- İsveç – Marcus & Martinus – Unforgattable
HAKAN ÇOLAK – İsveç için ilk açıklandığında top 15 yapar demiştim içimden sonra diğer şarkılar prepartyler vs izledikçe hakkı 8-15 bandı olur dedim gönlümden geçen ilk 10’da İsveç yerine başka bir performans görmekti o ayrı. Güzel bir şarkı, güzel bir ritim, sempatik vokaller ama ee?? Ayırıcı bir şey yok cazip gelen bi yanı yok abartılan İsveç abi ya etkisi olduğunu düşünüyorum bu kadar beğenilmesinde zira halk ve jüri oyları arasında ki farkta bu tezimi destekler nitelikte.
UMUT ÇERTEL – Pek de bir yenilik içermeyen standard bir radyo pop şarkısı. İkizler gayet iyi söylüyor ve enerjileriyle oldukça sempatik görünüyorlar. Benzer kıyafetler, ama birinin saçlar kıvırcık, diğerinin düz gibi ufak dokunuşlar güzel olmuş. Yalnız nedense Melodifestivalen’da ses daha yüksek geliyordu ekrana gibi hissettim. Şarkının en büyük kozu sahneleme. Klip gibi performans diyebileceğimiz sahnelemelerden. Hatta içinde başladıkları kutu açılana kadar TVde izleyenler bunu rahatlıkla bir klip sanmış olabilir. Jürilerde 8., halk oyunda 11. olarak İsveç yine bir şekilde bu seneyi de Top 10’de bitirdi. İkizleri yakında kendi ülkeleri Norveç’i temsil ederken görürsek şaşırmayalım.
ALAZ ATA ŞENOL – Marcus & Martinus ikizleri geçen sene Melodifestivalen’de senenin kazananı Loreen ve Tattoo’nun arkasından “best of the rest” (kalanlardan en iyisi) olan “Air” şarkısına genel hava olarak çok benzeyen “Unforgettable”la adeta “o şarkı kazansa ne olurdu” sorusuna cevap arıyordu ve bunun cevabı 9.luk oldu. Bana göre İsveç Eurovision şarkı mühendisliğinin güzel bir örneği olan Unforgettable pozitif, eğlenceli bir dans şarkısı olarak izleyicilere hem keyifli hem de eşlik etmesi kolay bir performans verse de bunun dışında herhangi bir duygu uyandırmaktan uzaktı. Şarkı ve performans ikizlerin mükemmel gözükmese de yeterince iyi olan vokal özelliklerini, dans yetenekleri sergilemeye çok uygun tasarlanmış. Her yönüyle içinde her şey var ama hep bir şeyler eksik hissini veriyordu. Benim beklediğimden iyi sonuç aldı.
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ – Gencecik, enerjik, kıpır kıpır bir katılım. İkizlerin tatlılığı da cabası. Ama çok winner vibe vermiyor.
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Marcus ve Martinus’un “Unforgettable” performansı etkileyiciydi, ancak şarkı oldukça sıradandı. İkizlerin temiz ve uyumlu vokalleri, şarkının melodik yapısını başarılı bir şekilde yansıttı. Performans boyunca gösterdikleri senkronize dans hareketleri ve enerjileri beni etkiledi. “Unforgettable” şarkısı bana melodik açıdan beklenen derinliği sunamadı ve bu da performansın genel etkisini biraz zayıflattı. Şarkının sıradan yapısı, Marcus ve Martinus’un tam anlamıyla parlamasını engelledi. Bu nedenle, performansın kalitesi yüksek olsa da, şarkının kendisi unutulmaz bir izlenim bırakmadı.
8 – Ermenistan – Ladaniva – Jako
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ – Eğlenceli bir şarkı, vokaller olması gerektiği gibi, enerjik bir sahneleme ve konsepte uygun kostümlerle iyi bir etki bıraktılar.
UMUT CERTEL – Bana göre senenin en iyi etniği idi. Daha klibinden profesyonel bir iş çıkacağı belli olmuştu. Hani performans deriz ya her sahne şovuna, bu işte gerçek anlamıyla performanstı. Seyirciyle iletişim, arkada çalanların koreografiye katılımı, ana solistin ıslığına kadar hem eğlendik hem izledik. Ermenistanın yarışmaya tamamı Ermenice yolladığı iki şarkı var tarihinde. Biri bu diğeri de 2018’de finale çıkamayan Qami. Bu şekilde tamamı Ermenice (sözleri az olsa da) bir şarkıyla ilk kez finale çıkıp Top 10 yapmış oldular. Büyük finalde hem jüri hem halk oyunda aynı sonucu alan iki şarkıdan (diğeri İrlanda) biri oldular. Her ikisinde dokuzunculuk. Genelde de sekizincilik. Bana göre İtalya ve İsrailin de önüne geçip Top 6 yapması gereken bir şarkıydı ama aldığı sonuç da büyük başarıdır.
HAKAN ÇOLAK – Etnik müziklerin her zaman Eurovision sahnesinde iş yapacağını düşünüyorum. Jako ve Ermenistan etnik olarak hakettiği değeri gördü. Ortalama bir etnik müzik ve sanatçıların sıcak enerjisi ile birlikte güzel bir iş çıkardılar.
ALAZ ATA ŞENOL – “Lay la la lay”ı yerel ezgilerle kombine ederek aslında bana basit gelen bir formülle yaratılan “Jako” eşlik etmesi kolay, eğlenceli ve dinleyeni harekete geçiren bir şarkı. Ermenistan’la çok yakın kültürlerimiz olduğu için şarkının etnikliği ve melodisi bana kendi kültürümde, daha önceden duymuş olduğum belki onlarca şarkıyı anımsattığı ve şahsi tercih olarak doğu folklörü bana çok cazip gelmediği için şarkıya 3 dakika boyunca keyifle eşlik etmek dışında hiç ısınamadım ama bu kültüre yabancı olan Avrupalılara neden cazip geldiğini ve neden 8. olduğunu anlayabiliyorum. Kostümler klipten sahne performansına kadar şarkının yerelliğiyle uyum içindeydi ve bana kalırsa sahnede müziği ortaya çıkaran bütün elementlerin, sanatçıların bulunması, kendini şarkının pozitifliğine bu kadar vermesi beklediğimden iyi bir performans ortaya çıkardı. Dolayısıyla şarkının hakkının güzelce verildiğini düşünüyorum ama yukarıda bahsettiğim nedenlerden ötürü genel olarak sıcak olamadığım bir şarkı.
ATİLLA ÇETİNTÜRK – “Jako” performansı oldukça eğlenceliydi. Jaklin’in sahnedeki dinamik enerjisi, performansın keyifli bir atmosfer yaratmasını sağladı. Ancak, şarkının kendisini boş ve yetersiz buldum. Bu yüzden, eğlenceli bir performans sunulsa da, şarkının içeriği performansın genel etkisini tam anlamıyla desteklemedi. Ladaniva’nın sahne performansı etkileyici olsa da, benim gözümde şarkının sıradan yapısı bu enerjik deneyimi sınırladı.
7 – İtalya – Angelina Mango – La Noia
UMUT CERTEL – Senenin ESC sahnesindeki en büyük hayal kırıklığı benim için. San Remodaki o candan performans gitmiş, manasız dansçı, koreografi ve kötü arkaplanla adeta öldürülmüş bir konseptti. Mango’nun muhteşem vokali, içtenliği yani şarkının tüm atmosferini öldürdüler. Tüm bunlara rağmen jüride dördüncü, halk oyunda yedinci olmasına şaşırıyorum. Bazen sade bırakmak gerekir.
HAKAN ÇOLAK – Bu kadar güzel bir şarkı bu kadar katledilebilir ayrıca arka planda ne yaşandı net bilmemekle beraber sanatçının yarışma hevesini kaçırdıkları sanatçının yüzünden net okunuyordu. Her şeye rağmen hakkı ilk 10du ve aldı.
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ – Kıpır kıpır, nostaljik dokunuşlarıyla renklenmiş, çok keyifli bir şarkı, gençliğiyle beraber usta bir yorumcu. Ben çok beğenmiştim.
ALAZ ATA ŞENOL – Sanremo’yu kazanıp İtalya’yı temsil edeceği belli olduktan sonra çoğu kişinin favorisi haline gelen “La Noia” bana göre Latin ezgileri ve İtalyanca diliyle yazılabilecek doğru formüle edilmiş bir şarkıydı. Angelina’nın pürüzsüz sesi ve enerjisi performansına her seferinde yansıdı. Çoğunluğun düşüncesinin aksine bana göre Sanremo’daki “dağlar kızı Angelina” kostümünden finaldeki sade “ben çıkar işimi” yaparım kostümüne geçiş de benim açımdan ilk baştaki fazla parlaklığın iticiliğini ortadan kaldırdı ve daha güzel bir görsel şov ortaya çıkmasına yol açtı. Şarkıda özel olarak beni çeken bir bölüm olmasa da toplama baktığımda gayet güzel bir “entry” olduğunu düşünüyorum.
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Sesine diyecek yok zaten. Ancak en büyük sorun sahneleme idi. Yine de top 10 içerisinde yer alması sürpriz olmadı. Zira La Noia’nın enerjisi harikaydı. Sanremo’da olduğu gibi bir sahne ile gelmesi seyirci açısından daha tatmin edici olabilirdi. Çünkü kimi şarkıların sahnelemeye çok da ihtiyacı yoktur. La Noia da öyle. Dans figürleri çok gereksiz kaldı.
6 – İrlanda – Bambie Thug – Doomsday Blue
HAKAN ÇOLAK – Açıklandığı günden beri top 10umdaydı. O küçücük tv programı sahnesinde bunu yaptıysa Eurovision’da uçuracak sahneyi dedim ve beni asla yanıtlamadı. Mükemmel bir müzikal şov izledik.
ALAZ ATA ŞENOL – Bir şarkının sahne performansıyla ne kadar yükseltilip güçlendirilebileceğinin son yıllardaki en güzel örneğiydi. Kostümler bana göre korkunç olsa da amacına ulaşmış, şarkıdaki geçişlerin koreografiyle, sözlerin sergilenen gösteriyle uyumu neredeyse mükemmel denecek kadar iyiydi. “Doomsday Blue” belki herkesi ilk dinleyişte yakalayacak, Spotify’da tekrar alınıp dinlenecek bir şarkı olmasa da İrlanda’nın yıllardır süren makus talihini değiştirirken aynı zamanda Eurovision seyircilerine her sene bekledikleri “çılgın performansı” verdi. Benim şarkının bütün yan elementlerine notum 10 olsa da bence en önemlisi olan şarkının kendisine notum maalesef 7yi geçemediği için total puanım 8.
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ- Ağzımız açık izlediğimiz, devrim niteliğinde bir performans. Şarkı hiç tarzım olmamakla beraber müthiş yorumlandı. Bu arada şarkının Intimate version’ı ile Bambie beni kendine hayran bıraktı. Dünya sahnelerine yakışacak bir sanatçı.
UMUT CERTEL – Senenin kendi adıma tokatı. Yarışma öncesi kesin finale çıkamaz dediğim ve İrlanda finali performansıyla yorumladığım şarkının sahnede devleşmesi. Bayıldığım bir durumdur bu aynı zamanda. Şaşırtabilmek. Bambie Thug’ın müthiş vokali, eurovision tarihinde elle gösterilecek performansla birleşince 666 sonucu da geldi. Yarışma tarihinin kesinlikle en iyi prezentasyonlarından olunca şarkının eksiklerini de tamamlamış oldu. Kim demiş bu bir şarkı yarışmasıdır diye. 🙂
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Ulusal final ikincim olmasına rağmen hakkında ne düşüneceğime çok da emin olmadığım bir şarkıydı. Zira sadece soft kısımlarını seviyordum. Ancak listemin sonlarından ilk 10um giriş yapmasının sebebi hepimize olduğu gibi verdiği epik performanstı. Aşırı tiyatro izlemiş gibi hissettim. Hak edilmiş bir sıra. Senenin ise en iyi gelişimi idi.
5- İsrail – Eden Golan – Hurricane
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ – İsrail’in ve şarkıcının genel antipatisini bir yana bırakırsak bu yılın en iyi baladlarından biriyle karşı karşıyayız. Ülke tüm hırsıyla bu yarışmaya hazırlanmış diyebiliriz. Oldukça başarılı bir parça ve performans.
ALAZ ATA ŞENOL – Bu şarkıyı temsil ettiği propaganda dışında değerlendirmek oldukça zor ve değerlendirmeye başlarken böyle bir propagandanın Eurovision’ın bu kadar içine girmesine göz yumulmasına karşı olduğum notunu düşmeliyim. Bununla birlikte madem böyle bir şeye imkan verildi ve burada değerlendiriyoruz; şarkının melodisi, koreografisi, sözleri ve Eden’in şarkıyı söyleyiş tarzının birbiriyle fevkalade uyumlu olduğu, bir araya geldiğinde verilmek istenen mesajı çok güçlü, duygusal ve etkileyici bir şekilde verdiğini söyleyebilirim. Bu tip unsurların içinden sadece, benim sezemediğim bir mesaj yoksa, “tedirgin edilen, acı çektirilen ana karakteri saran kötülük”ü temsil eden dansçıların beyaz kostüm giyiyor olmasının temayla uyumsuz olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında, işin arka planını bir kenara bıraktığımda her şeyiyle mükemmele yakın bir şarkı olduğunu düşünüyorum ve her şeye rağmen dinlemekten keyif alıyorum.
UMUT CERTEL – Politikadan bağımsız güzel ama fazla “Eurovision” ve alelacele savaş mesaj kaygısıyla yapılmış bir şarkı. Jürinin kasıtlı puan kırdığına inananlardan değilim. Ortada modern ya da radyo şarkısı formatına uygun bir iş yoktu onlara hitap eden. Halkoyunda coşmasaydı büyük ihtimalle Top 10-15 arası bitirecekti. Şarkıda en etkileyici nokta Eden Golan’ın performansı. Çok iyi vokal. Koreogragiyi de şahsen zayıf buluyorum; tek başına çıkıp söylese daha etkileyici olabilirdi. Eden’in performans başındaki esnekliği ise hala 3 dakika boyunca en çok ilgimi çeken nokta. Yoga işe yaramış.
HAKAN ÇOLAK – Savaş ve politik süreçten bağımsız olarak normal bir süreç içerisinde bu şarkıyı bir depresyondan veya yas sürecinden çıkış ve hayatı yeniden kucaklama olarak yorumluyorum. Başarılı bir ses başarılı bir balad ancak canlı performasta Edenin sesi ne kadar güçlü olsa da back vokalleri ve sahnelemeyi klip ve stüdyo kayır olarak başarılı bulamadım.
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Yaşanan kriz bir yana şarkı harikaydı. Eden savaş olmasa muhtemelen böyle bir derece alamazdı ama yine de hak edilmiş bir derece bana kalırsa. Vokal birtakım sorunlar olsa da iyi toparladı. Çoğu kişi beğenmese de sahne performasındaki derinlik beni etkiledi.
4- Fransa – Slimane – Mon Amour
HAKAN ÇOLAK – Senenin en iyi şarkı ve performanslarından. Slimanenin şarkı ve sahneyi tek başına sırtlanması, güçlü sesi üstüne de güzel bir aşk şarkısı eklenince tadından yenmiyor.
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ – İlk duyduğumdan beri birincimdi. Slimane Eurovision üstü bir sanatçı. Her yönüyle muhteşemdi.
ALAZ ATA ŞENOL – “Mon Amour” bana göre olabilecek en iyi şekilde sergilenmiş bir “klişe”. Bunu dememin sebebiyse Fransa’dan gerek geçmişte, gerek de son yıllarda romantik, vokalleri güçlü şarkılar görmemizin normalleşmiş ve artık Eurovision takipçilerini şaşırtmıyor olması. Bir de üstüne Fransızcayla alakası olmayan insanların bile hayatında bir kez duymuş, hatta anlamını bile biliyor olabileceği “mon amour”, “je t’aime” ifadeleri sıkça şarkıda geçiyor olunca şarkıyla ilgili ilk genel notum orijinallikten uzak olması. Buna rağmen başında da söylediğim gibi Slimane’ın karizması, kendi sesi gibi sadeliğin ortasında parıldayan kıyafeti ve sahnede canlı izleme fırsatına erişip bir hayli etkilendiğim mikrofondan uzak ses gücü gösterisi yukarıda bahsettiğim klişelerin mükemmele yakın sergilendiği bir performans oluşturuyor.
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Şarkı çok erken geldiğinde revamp alacağı belliydi ve öyle oldu. Kamera açılarının inceliği şarkının yeni hali ile birleşince ortaya kusursuz bir performans çıktı. Performansın ortasınd yaptığı mikrofondan uzaklaşıp okuma mevzusu kolay kolay görebileceğimiz bir durum değil. Dora’da ilk yaptığı zaman ağzım açık izledim. Her izlediğimde de tüylerim diken diken oluyor.
UMUT CERTEL – Yarışma öncesi soundunu pek de güncel bulmadığım, hatta biraz “demode” dediğim katılım. Sahnede ise beni de içine alarak ciddi bir atak yaptı. Sahneye çok para harcamadan da bu iş hala olabiliyor. Direk kamera temasıyla müthiş samimi bir performans çıkaran Slimane, Fransa’yı 3 yıl sonra tekrar Top 5’e taşıdı. Mikrofona uzaklaşıp söyleme kısmına hala pek anlam veremesem de bütün paket oldukça iyiydi. Baştan aşağı beyaz giyebilmek de her babayiğidin harcı değildir ayrıca.
3- Ukrayna – Alyona Alyona & Jerry Heil – Teresa & Maria
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Ulusal finalden beri favorilerimden biriydi. Çok iyi iş çıkardılar. Jerry Heil’in ise sonunda yarışma sahnesinde olması güzel bir şey. Şarkı verdiği mesaj da dahil ritmi ile muhteşemdi. Ukrayna’yı desteklediğim nadir senelerden biri. Birinci olsa hiç ses çıkarmayacağım bir performanstı. Ayrıca Ukrayna ulusal finaldeki sıkıntıları görmüş ve çok daha iyi bir sahne ile gelmiş. Takdir edilesiydi.
UMUT CERTEL – Mükemmel şarkı, mükemmel görsellik. Ulusal finalde beklediğimi vermeyen performans, eurovision sahnesinde fazlasıyla tatmin etti. Sahneyi en güzel kullanan şarkılardan ve hatta belki de senenin en iyi performansıydı. Şarkıyı şahsen her zaman çok sevmiştim ve başından beri birincilik adaylarımdandı. Her yönüyle kusursuz buluyorum.
HAKAN ÇOLAK – Güzel bir sanat eseri ama benim açıp sürekli dinleyeceğim bir şarkı değil.
ALAZ ATA ŞENOL – Eurovision tarihinde her katıldığı yarı finalden finale çıkabilmiş tek ülke olup katılmaya başladığı seneden bu yana aldığı derecelerin ortalamasına bakıldığında da yarışma tarihinin en başarılı ülkelerinden biri. Teresa & Maria’ysa adeta Ukrayna’nın şimdiye kadar başarı yolunda denediği bütün formüllerin karışımı gibi bir şarkı. İçinde etnik elementler, duygusallık, güçlü vokal, rap aranabilecek her şey var. Gerek mesajı, gerek sahne performansıyla beni kendisine fazlaca çeken şarkının Vidbir’den Eurovision’a geçişteki sahne kreasyonu gelişimini de çok beğendim. Fikir olarak beğenmeme rağmen sanırım benim için tam yerine oturmayan tek nokta rap kısmı oldu.
GÜNEÇ – Ben Ukrayna’nın hemen her şarkısını severim. Başta bu yılki bana çok bayık gelmişti. Ama Jerry’nin vokal performansı, Alyona’nın enerjisi, sahnenin büyülü atmosferi, mesajını verişindeki naiflik, kostümler, her şey çok güzeldi.
2- Hırvatistan – Baby Lasagna – Ri Tim Tagi Dim
ALAZ ATA ŞENOL – Hırvatistan’ın “Rim Tim Tagi Dim” şarkısı ilk duyduğum andan beri bana çok ‘hype’ gelen bir şarkı. Ağırlıklı rock türünde olmasına rağmen pop kitlelerine de hitap edilecek şekilde fazlasıyla akılda kalan, aynı zamanda melodik değil de ritmik kısımlarıyla birlikte “şarkının içinde rap de var” denebilecek farklı türlerin güzel bir harmanı. Bütün bu olumlu müzikal özelliklerine ek olarak Baby Lasagna’nın karakteri, hem şarkının şans eseri Hırvat ulusal finaline girebilmiş olması ve benim şahsen birkaç arkadaşım sayesinde de Hırvatlara kendimi yakın hissetmemle birlikte bütün şarkılar açıklandıktan sonra gerçekten kazanma ihtimali olan şarkılar arasından favorim olmuş ve Zagreb 2025 hazırlıklarını hem duygusal, hem de organizasyonel olarak yapmaya başlamıştım. Bir de bunların üstüne Hırvat delegasyonu sahne performansını her geçen performansta geliştirip Marko’nun da her geçen gün sahnedeki utangaçlığını aşıp şarkının bütün karizmasını seyirciye yansıtmaya başladığını göz önünde bulundurunca ilk Hırvatistan Eurovision galibiyetine kesin gözle bakıyor ve Eurocafe’de aralarına kaynamakta çok da zorlanmadığım Hırvat Eurofanlerle birlikte yıkılyordum.
HAKAN ÇOLAK – İlk çıktığı günden beri severek dinlediğim, prepartilerden esc sahnesine kadar olan süreçte vokalin kendini geliştirerek üzerine ekleyerek sürece devam ettiği mükemmel eğlenceli ve yakalayıcı bir performans, senenin en başarılı isimlerinden ve performanslarında biri. Gönlümün birincisi puanım 10.
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ – İlk çıktığından beri çok beğenildi. Muhtemelen ben biraz müzik zevki konusunda geri kalmış olabilirim ama beni heyecanlandıran bir parça değildi. İyi bir derece alması sürpriz olmamakla beraber çok bana hitap etmedi. Puanım 6.
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Ulusal finale şans eseri katılan bir parça. Sıradan olmasının yanısıra birinci olsa da şok edici bir sonuç olmazdı. İki ihtimalden biriydi. Seyirciyi performansı ile coşturması ise ülke adına kesinlikle gurur verici bir andı. Aldığı derece ise çok iyi. Seneler geçse de hatırlanacak bir parça.
UMUT CERTEL – Ulusal finaldeki hayal kırıklığı performanstan sonra büyük eurovision sahnesinde hepimizi mest etti. Çok nadir kazanma ihtimali doğan bu tür ülkelerin eline bir kez kazanma fırstı geçti mi kazansın isteyenlerdenim. O yüzden de üzüldüm jüri oylarıyla kaybetmesine. Bir nevi Cha Cha Cha deja vusu idi. Yine de kesinlikle sadece senenin değil, son yılların en başarılı seyirci memnun edeni.
1- İsviçre – Nemo – The Code
ATİLLA ÇETİNTÜRK – Tarihin ilk non binary birincisi olmasından tutun basın konferansında verdiği mesaja kadar harika biri. Nemo kendini bulma yolunu anlatıyordu şarkısında, ki buldu. Eurovision’un en ikonik birincilerinden biri olarak hatırlanacak. Sürekli hoplayıp zıplamasına rağmen gram titremeyen vokali de onu kusursuz yapan şeylerden biri.
UMUT CERTEL – Benim için tüm paket olarak senenin en iyisiydi. Bu bakımdan da objektif olarak kazanması gereken şarkı olarak gördüm hep ve başardı. Her bakımdan KUSURSUZ. Puan bile kıramayacağım: 10/10
GÜNEÇ GÜLÜN YAZITUNÇ – Sonuna kadar hakedilmiş bir birincilik. Vokallerdeki çeşitlilik, iniş çıkışlar, sahne enerjisi, Nemo’nun sezon boyunca katıldığı partilerde ve Malmö’de, videolarıyla saçtığı pozitif enerji çok güzeldi. Emek verdi, karşılığını aldı.
HAKAN ÇOLAK – Vokalin sesine diyecek bir şey yok. Rap opera ve pop karışımı bu kadar zor bir şarkıyı o kadar efor sarfederek okumak büyük bir başarı. Şarkı çok yakalayıcı ve akılda kalıcı hakedilmiş bir birincilik puanım 10.
ALAZ ATA ŞENOL- Favorimden bu kadar bahsetmişken en iyi olduğunu düşündüğüm şarkıdan da bahsetmemek olmaz; çünkü o aynı zamanda kazanan şarkıydı! Biraz kafa karışıklığı yaratmış olabilirim ama bu vesileyle şunu da vurgulamak istiyorum: Eurovision’da birinin kulağına en iyi, en kaliteli gelen şarkıyla kazanmasını istediği şarkı her zaman aynı olmak zorunda değildir. Sanırım son senelerde kamuoyunda tartışma yaratan jüri tutumu da bu ayrımdan kaynaklanıyor; çünkü jüri kendine göre en kaliteli bulduğu şarkıyı seçmekle yükümlüyken halk duygusal davranıp belki bazen “takım tutabiliyor”.
Benim de bu duygularla “yıkıldığım” o andan toparlanmam aslında bunu fark edebildiğimde kolay oldu; çünkü 2024 Eurovision galibi Nemo ve the Code içinde eğlence, müzik ve vokal kalitesi, çok güçlü bir mesaj barındıran, bütün bunları destekleyen ve sergilemesi hiç de kolay olmayan sahne şovuyla birlikte kusursuza yakın bir performanstı. Kusursuzluğu getirmeyen küçük detayları da çok uzatmadan nazar boncuğu diye özetleyerek İsviçre’nin bu sene kazanmayı fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum. Tabii ki Hırvatistan kazanamadığı ve önümüzdeki sene Zagreb’e gidemediğimiz için içim hala biraz buruk ama bu seneyi bu kadar keyifli hale getiren iki ülke de büyük alkışı hak ediyor.
Umarım önümüzdeki senelerde bunun gibi nice Eurovision yarışmaları izleriz.
Serimizin yeni bölümünde görüşmek üzere.
ATİLLA ÇETİNTÜRK
Eden Golan’i yorumlayan arkadaşlardan 20 yaşındaki bir kizin arenada öldüresiye ıslıklandiğını, küfür edildiğini ona rağmen etkilenmeden bu performansı etkilenmeden cikartabildigini de yazmalarini beklerdim doğrusu…..