YARIŞMA MI YOKSA FESTİVAL Mİ?

Kardeş  ülke Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yapılacak olan 57. Eurovision Şarkı Yarışması için geri sayım başladı.  Geçen yıl birçok Eurovision takipçisi ve izleyicisi yarışmanın Almanya’da düzenlenmesini “ Türkiye açısından hem ev sahibi, hem yarışmacı” gibi sıfatlarla tanımlarken,  Türk göçünün 50. Yılında, kimine göre geliyorum diye bağıran, kimine göre şok edici bir sonuçla, yıllar sonra,  karşılaşmayı beklemiyordu. Bu sene ev sahibi ülke ilgili birçok şey söylenebilir fakat iki halkın çoğunluğunun edindiği şiar yeterli olsa gerek: İki devlet, tek millet.  Bu sebeple Azerbaycan’da düzenlenecek yarışma birçok takipçi için hem süreci hem de alınacak sonuçları bakımından daha bir anlamlı.

Geçtiğimiz günlerde TRT internet sitesinde 2012 Eurovision Şarkı Yarışması’nda ülkemizi kim/kimler temsil etmeli diye bir kamuoyu yoklaması başlatıldı. TRT bu anketiyle Türkiye’nin Eurovision Heyecanı için geri sayım sürecini başlattı. Eurovision mevsimi ya da macerasında, temsil edecek kişinin/kişilerin açıklanmasına kadar,  gündemde Eurovision etiketi altında birçok habere, röportaja rastlayabiliyorsunuz. Onlarca röportaj ve haberin içerisinde en önemlileri bildiğiniz üzere temsil görevini alan kişi/kişilerle yapılanlar oluyor.

Bu haberler ve röportajlar incelediğinde son yıllarda en dikkat çeken etiket  “festival” oluyor. İç ses ne festivali bu bir yarışma, neden festival diyorsun, yoksa iddialı değil misin? ya da kendilerini rahatlatmak için böyle söylüyor olmalılar dese de;  Eurovision’un, tarihi incelediğinde zamanın ruhunu yansıtan, yıllardır devam eden dev bir organizasyonun varlığı görülecektir.

Evinde TV başında izleyen için hem yarışma, hem şov, hem de canlı bir müzik festivali,  sahnede ülkesini temsil edenler için kimi zaman büyük bir fırsat, çoğunlukla paylaşım, peki ya arenaları dolduran insanlar?

Eurovision’un ihtişamlı bir festival olduğu gerçeğine bizi ulaştıran en gerçek kanıt o insanlar.  Yıllarca, art artda onları pencerenin dışındaki gerçek ihtişama tanıklık etmeye zorlayan şey nedir? Şarkılar? Şarkıcılar? Sahne şovları? Turistik gezi?  Bunlar cevabın fantezi kısımları.

Yarışmayı müzik dışında etkileyen tüm paydaşların etkilerine rağmen, ev sahibi ülke ve arenaların değişmesinden mi bilinmez zamanın yavaşladığını düşünüyorum. Yarışmanın getirdiği tatlı bir rekabet, çekişme mutlaka olmuştur fakat ciddi bir çatışma olduğunu hiç okumadım,  duymadım. Zamanın yavaşlaması ve buna bağlı olarak çatışmanın olmaması, insanların eğlendiği, yemek yiyip, içkiler içtiği ortamların bulunması, oturulan koltuk sıra ve sayısından başka hiçbir ayrımcılığın olmaması coşkulu bir şenlik ortamı yaratıyor. Arenaları dolduran insanların karşı koyamadığı şey bu ortamın yarattığı özgürlük duygusu ve gerçekçi vizyon olmalı.