BİR EUROVISION DELİSİNİN GÜNCESİ: STOCKHOLM NOTLARI

Sizlere blogumuzun yeni yazarını gururla sunuyoruz. Henüz 6 yaşındayken, Kafkas annesi ve İzlandalı babasıyla birlikte ilk Eurovision’u salonda izleyen Safura, o gün bugün tüm yarışmaları yerinde takip etmiş özel bir kadın. Hep aramızdaydı ama artık o da yaşadıklarını paylaşmaya karar verdi. Biz de sayfalarımızı açtık . Kendi istediği zamanlarda bizlerle birlikte olmaya devam edecek. 

***

Merhaba kuzucuklarım, ben Safura, Safura Björnsdottir. Biraz İzlandalı biraz Kafkasyalıyım. Bana kısaca Safura Abla diyebilirsiniz. 

Adile Naşit gibi hissettim kendimi size seslenirken. Her ne kadar hala genç ve alımlı bir kadın olsam da çoğunuzdan yaşça büyüğümdür. O yüzden saygıda kusur etmeyin, oldu mu?

Ben adına Eurovision şarkıları yazılmış biriyim. Bu şarkılardan yeri geldikçe birer birer bahsedeceğim. Biri de bu yıl yazıldı, aşağıda paylaşırım. Yani, demem o ki, Lys Assia kadar hürmeti hak ediyorum. O kadıncağız gibi ben de her sene Eurovision’a gidiyorum ama aramızdaki fark; benim akli melekelerim hala yerinde. Yani nereye gittiğimin farkındayım. Şaka şaka, lokum gibi kadın Lys de, bu sene yine geldi öptüm elceğizlerinden annemin. 

Sonsuz Eurovision deneyimlerimi sizlerle paylaşmaya ve bu vesileyle ara ara hasbihal etmeye karar verdim. Monolog hasbihal hem de, yeni bir tür. Kullandığım kelimeler yaşımı ele vermesin diye de çok çaba sarf etmem gerekeceğe benzer.  

Zamanla beni tanırsınız, ben size şimdilik son Eurovision maceramdan bahsederek “merhaba” diyeyim.

Güzel insanlar (yazar burada insan derken sadece erkekleri kastediyor) diyarı İsveç’in yaratıcı ekibinin elinden çıkan Eurovision 2016’yı geride bıraktık. Kürkçü dükkanına döndük. Mutsuzum, bedbahtım, met’in olmaya çalışıyorum.

Sonuçtan memnunum. İlginç ve güçlü bir sahne performansı kazandı. Şarkı politik miydi, Rusya küser miydi vs. tartışmalarının ardından o ana, Rusya’nın televote’dan en yüksek oyu alan ülke olduğunu öğrendiğimiz ana geldik birden. O an kalbimiz bir seçim yaptı ve Jamala alsın istedik. – Araya şunu da sıkıştırmadan edemeyeceğim; lütfen şu kızcağıza Cemile demeyi bırakalım. Tamam, sempatik geliyordu falan ama kızın adı Susana. Bari Suzan diyin de, Cemile ne yani? – Tamam kız kusursuz söyledi ama bizim dışımızda kimsenin anlamadığı nakaratıyla şansı pek yok gibiydi. İşte orda da oyunculuk deneyimini konuşturdu ve valla ne yalan söyleyeyim tüylerimizi diken diken etti. Alman Brigitte Teyze de, Norveçli Johan Amcada, İzlandalı Arnbjörg bilmemkimindottir abla da hissettiler ki demek, aldı götürdü Suzan. Yarışma sonrası ülkesine dönerken de Yeşilırmak Çilek Festivali güzeli seçilmiş gibi alçakgönüllü bir kıyafeti seçmiş olması kendisini daha sempatik bulmama sebep oldu. 

IMG_8643

 Rusya’nın şarkısı iddialı ama demode, show’u şaşaalı ama yorucuydu tamam da, Sergey’i çok sevdim ben. Çocuk iyi çıktı cidden. Pembe short’uyla sexy danslar eden çocuğun aslında efendi olduğunu gördüm ben Stockholm’de. Sahnedeki güvercin ürkekliği de bunu gösterdi zaten. Bırakın pembeleri, simsiyah ve oldukça muhafazakar bir sahne kostümüyle karşımıza çıkan Sergey daha şarkı başlarken mikrofonu bir elinden diğerine alıyor ve o sırada sanki şarkının sözlerini anlamıyormuşuz gibi kameraya “1” yapıyor ya, orda gördüm ben o terleyen avuçları, parmakları. Kıyamam. Gidip merhaba desem bana “merhaba ablacım” mı derdi diye korktum hep. Ama aranızdan Sergey’atalip genç kızlar varsa çöpünüzü çatacak kadar yakınım Rusya delegasyonuyla. Neyse, sonuç olarak tüm Evropa “tele oylamacılarının” kalbini çalsa da doğal olarak jürilerin ortalama beşinci sırasına yerleşebilen Rusya, Kirkorov’un “kapat abicimsinek girecek” dedirten SHOCK geçirmiş yüz ifadesiyle birlikte total’de kendine ancak üçüncü sırada yer bulabildi. Siz jüriler politik mi davrandı diye tartışadurun, ben o dansçı ve geri vokalist elemanların niçin sadece üç saniyeliğine arz-ı endam ettiklerini ve bir daha niye hiç görünmediklerini anlamadım. 

IMG_8642

İkinci olan Avustralya’ya gelirsek. Dami Im hem sempatisi hem de prensesler gibi ışıl ışıl güzelliğiyle bana “A-aa sahneye ne ara çıktım ayol” dedirtti bi’ ara. Sesi de kostümü gibi pırıl pırıl olan kızı da bir kısım varoşlar beğenmeyip oy kullanmamış olacaklar ki kızcağız sırma saçlı Polonyalı kızın arkından dördüncü olmuş televote’da. Rezilliğe dikel. Minoset Fort almadan dinlenmeyen şarkılarla yarışmada temsil edilen ülkelerden Gürcistan 1, Karadağ ise sıfır puan vermiş televote’da Dami’ye. “Türünün son örneği” diye şarkı gönderen İsviçreliler de “sıfır” basmış Avustralya’ya. Peki ya yine sıfır puan veren Fransa ve İtalya’ya televoter’larına ne demeli?

IMG_8640

 Bunların dışında Fransa’yı ve Bulgaristan’ı aldıkları başarıdan dolayı tebrixxxlere boğuyorum. İsteyince oluyormuş demek ki gençler. Fransa hakkında yorum yapmasam mı dedim, tarafsız olamam diye ama “neden tarafsız olmam gereksin ki” deyip toparladım kendimi. Amir benim eski sevgilim olur, çocuklar. Kendisiyle, arkadaşlarla kız kıza gittiğimiz bir tatilde, Kemer’de çalıştığı tatil köyünde tanışmıştık. Bana da ders vermişti badem gözlüm. “You’re the one who’s making me strong and hard” diye mesajlar atardı geceleri. Bunun yandan gülüşü Tayfun’unkinden güzel. Hatta önden ve arkadan gülüşü de. J’aicherché’i senin için yazdım diye SMS attı yarışmadan önce. Ben de Türk diasporasının oylarına oynamak için beni kullanmasına izin vermemek adına cevap yazmadım. Velhasın, adıma yazılan son Eurovision şarkısı bu olmuş oldu. Aklınızda olsun, sırası geldikçe hepsini yazacağım. 

IMG_8645

 Ablan star Hovi Star 14 oldu. Yıldızlardan geldik, yıldızlara gidiyoruz mesajı veren Star, Türkiye’de yaşasa yaran snap’leratan sosyal medya fenomeni olur, hepimizin daha büyük sevgisini kazanırdı kesin. O yokken Sirusho Alper’le yetineceğiz, onu da seviyoruz. 

 Eski temsilcilerimizden Sibel Tüzün’ün “yavrum baban nereli, nereden bu kaşın gözün temeli” şarkısını kimin için söylediğini hep merak etmiştik. Meğerse o yavrunun babası Macar, o kaşın gözün, boyun, posun, endamın temeli de Macaristan’ın engin düzlüklerindenmiş. Allah sahibine bağışlasın Freddie’ye birileri “abi şimdi olayımız şu, senin gözler güzel, kamera zoom yapınca iyice belert onları” demiş, güzelim bakışları da mundar etmiş. Ama olsun, isyan ederken t-shirt’ünü yukarı doğru çekiştiren heryakışıklıyı olduğu gibi Freddie’yi de bu hatasından dolayı kolayca affettim. 

IMG_8644

Tamam, bu kadar geyik yeter. Şimdi ciddi bir meseleye el atalım. Seneye Eurovision nerede düzenlenecek? Hiç öyle Ukrayna’nın ancak Kiev aktarmalı gidilebilecek iki bin nüfuslu nahiyelerini tartışmayın. Seneye Eurovision Kiev’de olur ya da Lviv’de. Güzel de olur, yemyeşil şehirler. Gönül isterdi İstanbul’dan ada vapuruna biner gibi binelim bir gemiye, püfür püfür güvertede sarmalar, dolmalar, Düm Tek Tek söyleyerek Sivastopol’açıkalım. Tarih tekerrürden ibaret. Birinci Dünya Savaşı da böyle başlamıştı, yine bir savaş başlatırız alimallah, gerek yok. Bineriz uçağımıza uçarız misler gibi, vurup düşüren olmazsa. 

Ama elbette ben tekrar yazmak için Ukrayna’dan dönmeyi beklemeyeceğim. En kısa zamanda yine karşınızda olacağım, kuzucuklarım. Bu süre kısalsın istiyorsanız facebook’ta falan bu haberin altındaki Like/Beğen tuşuna tıklamadan geçmeyelim abilerim, ablalarım. Kırk yılda bir yazdım, şaaanım yürüsün. 

Bu arada, ben aslında yoğum, biraz hayali bir karakterim. Yukarıda yazdığım her şey sadece benim, yani bir hayaletin fikirleri. Yayınlandığı platformları bağlamaz. Sağ olsunlar bana da bir köşe ayırdılar, Allah onları başımızdan eksik etmesin. 

Bir sonraki yazıma kadar, beni özleyin anacım (90’lılar bilmez bu repliği), byeeee!

Safura Björnsdottir