HARLEM’DE BİR EUROVISION GECESİ: ŞAFAK D. YAZDI

img 4582
Başlık ne kadar da alakasız ve şaşırtıcı, değil mi? Ama işin doğrusu, 24 Mayıs 2016 akşamı deneyimlediğim olayın net bir özeti.
İsveç’te daha bir hafta önce yaşanan dolu dolu 5 gün sonrası, Eurovision sonrası depresyon (Post-Eurovision Depression) ile boğuşurken, yine benim gibi New York’ta yaşayan ve aslen Dominik Cumhuriyeti’nden olan Eurovision fani arkadaşım Julio’nun sayesinde, “sürreal” bir konserden haberdar oldum.
İsveç’in, çoğunu Eurovision ve Melodifestivalen’dan tanıdığımız birçok ünlü sanatçısı, NY’da çekilen ve ABD televizyonlarının en uzun soluklu programlarından olan “The Late Show”dan tanıdığımız gospel korosu ile, Harlem’in efsanevi Apollo Tiyatro’sunda sahne alacaktı ve bu ücretsiz etkinlik, İsveç’in devlet kanalı SVT tarafından kaydedilecekti. Evimden sadece iki sokak ötede olan bu olaya kayıtsız kalamazdım.

img 4583
Salı akşamı geldiğinde, işten aceleyle çıktım ve daha evvelden sıraya girmiş olan arkadaşlarım Alp (Tuncacı, OGAE TR’nin ilk başkanlarından) ve Keith (New York’ta yaşayan ama aslen Kentucky’li olan başka bir fan arkadaşım) ile buluştum. Sıra neredeyse benim evime kadar uzanıyordu, ama asıl enteresan olan, Harlem’de bu kadar sarışın İsveçliyi bir arada görmekti!
Bir süre bekledikten sonra içeri alındık ve yerimize kurulduk.

img 4584
İlan edilen sanatçı listesi gerçekten de starlarla doluydu. Tam liste şu şekildeydi: Darın, Sabına Ddümba, Sarah Dawn Finer, Andreas Johnson, Zara Larsson, Andreas Lundstedt, Charlotte Perrelli, Linda Pira, Molly Sandén, Niklas Stromstedt, Titiyo, Roger Pontare, ve Oscar Zia.
Her bir koro ile bir şarkı seslendiren bu sanatçılar arasında, Eurovision açısından en önemlileri kuşkusuz Charlotte Perrelli idi. Kendisi Eurovision’u 1999 yılında İsveç adına kazanmış, 2008’de de ülkesini tekrar temsil ederek adını Eurovision’un unutulmazları arasına yazdırmıştı. Koro ile Eurovision 2008 şarkısı Hero’yu seslendirdiğinde, gerçekten de hayatın ne acayip olduğunu düşündüm. Ankara’da tıfıl bir üniversite öğrencisiyken, sınırlı harçlığımla 2008 Eurovision’unu Belgrad’da izlemeye gitmiş, ve Charlotte ile tanışmıştım. Şimdi, 8 sene sonra, New York’ta kendi mahallemde onu bu şekilde izlemek beni acayip keyiflendirdi.
Roger Pontare, 2000’de Eurovision’da İsveç’i temsil ettiği şarkısının İngilizce versiyonu Spirits Are Calling Me’yi seslendirdi. 
Lynda Woodruff takma ismiyle sürekli gaf yapan BBC muhabiri karakterinde Eurovision’da birkaç yıldır izlediğimiz, başarılı şarkıcı Sarah Dawn Finer da, Brooklyn’li efsane şarkı yazarı Carole King’in “You’ve Got A Friend” isimli şarkısına adadığı bir bestesiyle açılışı yaptı.

img 4585
Ortaokul ve lise yıllarımda Türkiye’de hit olmuş Come Along şarkısını Titiyo’dan canlı dinlemek, ve gene Türkiye’de çok başarılı olan “Crying at the Discotheque” parçasını Andreas Lundstedt’den dinlemek (eski Alcazar grubu üyesi) inanılmazdı. Andreas gibi her sene İsveç Milli Eurovision finali Melodifestivalen’dan tanıdığımız Molly Şanden gene burada yarıştığı şarkısı Youniverse’i ve Oscar Zia da Human parçalarını seslendirdi.
Bu sanatçılar arasında ABD’de en çok tanınan kuşkusuz Zara Larsson idi. Kendisi, burada hit olmuş Lush Life şarkısını söylemek yerine, bir klasik olan Killing Me Softly’yi, hiç beklemediğim kadar iyi bir performansla seslendirdi.
İsveç’te yaşanan Eurovision’dan bir hafta sonra dolu dolu İsveç ve Eurovision kokan bir etkinliği, evimin dibinde izlemekten dolayı acayip mutluyum.
Avrupa dışında olup, Eurovision’la az ya da çok, ama bir şekilde alakalı birçok etkinliğe ev sahipliği yapan NY’da olmak, ve ABD’de gittikçe artan Eurovision ilgisine birebir tanık olmak beni gururlandırıyor.
Bilmeyenler için kısaca özet geçersek: Bu sene Eurovision ABD’de ilk kez canlı yayınlandı. Yarışma sonrası, yarışmaya dair haberler, görüntüler, dedikodular ABD’de tüm ülkenin yakından yakıp ettiği Good Morning America ve The Late Show’da bile kendine yer buldu. (Koronun etkisi olmuş olabilir mi? Kimbilir!)
Bu gidişle, Amsterdam’da her sene yapılan “Eurovision in Concert” etkinliğini bizim burada “Eurovision in NYC” diye göreceğiz diye düşünmeye başladım. Bekleyip, göreceğiz!