EUROVİSİON 2015 ŞARKILARI YAZI DİZİSİ – 5
Cem Bulut yazdı..
WARRIOR – AMBER (MALTA)
Bu sene Eurovision’un 60. yılını kutluyor olmamız artık yeni birşey görmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bunun en güzel örneğini bu sene Malta ve Gürcistan veriyor. Eurovision tarihinde ilk kez aynı yıl yarışan iki şarkı tamamen aynı bir isme sahipler. En azından benim araştırmalarıma göre öyle. Bu çoğu insana göre gereksiz bir ayrıntı olabilir ama benim gibi Eurovision’un monotonlaştığını düşünenler için hem iyi hem de kötü anlamda bir önem teşkil ediyor. Önce neden kötü olduğunu söyleyeyim. Eurovisionda aynı isimli şarkılar tabi ki bir ilk değil. Daha önce de eski yılların şarkılarıyla tıpatıp aynı isimli şarkılar görmüştük. Ama ilk kez bunu aynı yıl yarışan iki ülkeden görüyoruz. Bu da bana Eurovision’un monotonlaşmaya başlayan bir yarışma haline geldiğini anlatıyor. Öte yandan yarışmanın 60. yılında böyle bir ilkle karşılaşmamız da beni ‘halen daha göreceğimiz çok şey var.’ demeye itiyor. Yani kısaca bu küçük ayrıntı benim için büyük önem arz ediyor.
Malta Eurovision’a 1971 yılından beri katılıyor. Henüz birinciliği yok ama 2002 ve 2005 yıllarında elde ettikleri ikinciliklerle gurur duyuyorlar. Son yıllarda gönderdikleri başarılı şarkılarla dikkatleri üzerlerine toplayan Malta bu sene kimilerine göre seviyeyi düşürdü ve başarı şansı çok az. Bir kesim ise şarkıyı sahiplenip finalde ilk 10’a yerleştirdiler bile.
Neyse, biraz da Warrior ve Amber’i inceleyelim. Amber, Malta ulusal elemelerinde toplam 72 puan toplayarak ülkesini temsil etmeye hak kazandı. Warrior’ın sözleri Matthew “Muxu” Mercieca, bestesi ise Elton Zarb’a ait orta tempo bir şarkı.
Amber tam bir ulusal eleme bağımlısı. Tam beş kere katıldığı elemelerden nihayet zaferle ayrıldı. Tekrar katılır mı orasını bilemiyorum. Ayrıca 2012 yılında Kurt Calleja’nın back vokallerinden biriydi.
15 yaşına kadar Judo ile ilgilenen hatta yeşil kemere kadar yükselen Amber sakatlık sonucu Judo’yu bırakmak zorunda kalmış. O günden beri de içinde biriken enerjisini yetenek yarışmalarına girerek harcamış.
Kendisini tamamen müziğe veren bir tutkun olarak tek hayali bir kayıt anlaşması imzalayıp diğer ülkelerde şarkı söylemek.
Şarkısı Warrior kendi sesine özel olarak yazıldı ve sesinin ne kadar güçlü olduğunu dünyaya göstermek için bir araç olarak kullanılacak. Aynı zamanla insanın kendi gücünü bulması hakkındaki şarkının insanlara ilham vereceğini umuyor genç sanatçı.
Amber’in ilham kaynakları ise Etta James, Beyonce ve Ray Charles.
Çikolata ve Facebook bağımlısı bir kişilik olarak ilginç bir izlenim yaratıyor. Avusturya günlerinde bol bol çikolata yemeyi ihmal etmez umarım.
Amber ve Warrior, 21 Mayıs Perşembe günü düzenlenecek olan ikinci yarı final’de beşinci sırada sahne alacaklar.
A MONSTER LIKE ME – MORLAND & DEBRAH SCARLETT (NORVEÇ)
Neredeyse Eurovision kadar ilgi gören bazı ulusal elemeler var. İşte bunlardan biri de Melodi Grand Prix yani Norveç ulusal elemesi. Her sene çoğu Eurovision takipçisinin takip ettiği bir organizasyon olan MGP’in 2015 versiyonundan zaferle ayrılan A Monster Like Me’nin bu senenin favorilerinden biri olduğunu söylersem kimseyi şaşırtmam heralde. Eurovision son yıllarda neden Kuzey Avrupa’dan çıkamıyor? sorusunun cevabı da sanırım bu başarılı ulusal elemelerde saklı. Bu konuya bu kadar dikkat çekmenin bugünlük yeterli olduğunu düşünüyorum ve konuya geri dönüyorum.
Kjetil Mørland’ın yazıp bestelediği ve Debrah Scarlett ile birlikte seslendirdiği A Monster Like Meulusal finali kazandığı günden beri çok dinlendi ve beğenildi. Sözleriyle insanı alıp derin düşüncelere sokan bu düet’i bu süper ikiliden dinlemek zaten ayrı bir keyif.
Fakat bu sene o kadar çok başarılı düet var ki birini sevince diğerlerine ihanet etmiş gibi hissediyorum bazen. Hepsi birbirinden güzel. Norveç de bu sene bu düet havuzunda yer alıyor ve belki de en büyük şanssızlıkları bu. Final’e kalmasına kesin gözüyle bakılsa da bence son yılların en çekişmeli finalinde durum ne olur hiçbir fikrim yok.
HÁ UM MAR QUE NOS SEPARA – LEONOR ANDRADE (PORTEKİZ)
Hakkında yorum yaparken bile sıkıldığım bir ülke Portekiz. Eurovision’un en sığ ülkesi bence. Her sene aynı şarkıyı gönderiyorlarmış gibi hissediyorum bazen. Ulusal eleme yapıp en kötü şarkıyı seçen bir Eurovision kitlesi var sanırım ülkede.
1994 doğumlu Leonor Andrade ve şarkısı Há um mar que nos separa bu sene Portekiz’i temsil ediyor. Miguel Gameiro’nun yazdığı ve Fernando Martins’in bestelediği pop-rock türü bir şarkı Há um mar que nos separa. Bizi ayıran bir deniz var anlamına geliyor.
HOPE NEVER DIES – MARTA JANDOVA & VACLAV NOID BARTA (ÇEK CUMHURİYETİ)
En son 2009 yılında katılıp yarışmanın ilgi görmemesi sebebiyle çekilen Çek Cumhuriyeti 5 yıl sonra geri döndü.
Düetler havuzunun bir diğer damlası olan Hope Never Dies, sözleri Tereza Šoralová, bestesi Václav Noid Bárta tarafından yapılan bir ballad. En büyük başarısı 1 puanla yarı finalde 18.lik olan bir ülke olarak Çek Cumhuriyeti bu sene kendi geçmişiyle kıyasla başarısı kesinleşmiş tek ülke. Yarı finalde sıfır puan alsa bile 17. olacak çünkü.
Ama bu kadar kötü bir sonuç olmayacağını ben garanti edebilirim. Hope Never Dies favori olmasa da bu senenin sevilen düetlerinden birisi. Final şansı yüksek.
GOLDEN BOY – NADAV GUEDJ (İSRAİL)
Bizi ısrarla Tel Aviv’e davet eden bir şarkı Golden Boy. Anne’ye bir serzeniş ile başlayan ama devamında tamamen alakasız bir formatta insanları halaya kaldıran bir formata sahip. İsrail nedense kendini eğlenceli bir ülkeymiş gibi gösterme kaygısında hep. Hepimiz İsrail’in nasıl bir ülke olduğunu biliyoruz. Şimdi o konuya girmeyeceğim. Ama hiç kimse “Ahh! şimdi Tel Aviv partilerinde olmak vardı.” demiyordur gerçek dünyada sanırım.
Nadav sahnede altın ayakkabılarıyla, insanların dikkatini başarısız kareografiden biraz da olsa ayıracaktır diye düşünüyorum.
Bu senenin sanırım en genç ismi 16 yaşındaki Nadav Guedj. Daha üç yıl önce Bar Mitzvah töreni yapılan bir insan. İsrail ulusal elemesi HaKokhav HaBa’nın ikinci sezonuna katılıp birinci olarak ülkesini temsil etme hakkını elde etti Guedj.
İsrail’i bu kadar yermemin sebebi politik değil. Politik sebeplerle ülkeler eleştirmeye kalkarsam yarışmada beğenecek bir ülke kalmaz zaten. Ama İsrail ve Yunanistan gibi bazı ülkelerin Eurovision sahnesinde parti yapmak gibi gıcık bir huyları var. Bu şekilde yarışmaya kazanıp yeni bir çığır açacaklarını düşünüyorlar. Şahsen bunun pek başarılı olacağını düşünmüyorum.