Montesquieu “Temsili Demokrasi” ısrarında, “Halk embesildir, kendi kendini yönetmesini beceremez, içlerinden aklı başında olanları temsilci olarak atayıp halk adına kararlar vermesi sağlanmalıdır” der.. J.J. Rousseau ise “Doğrudan Demokrası” ısrarındadır: “Halk arada kimse olmaksızın iktidarın belirlenmesinde aktif olmalıdır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir çünkü.” vurgusundadır.
Son yıllarda TRT’nin “Görevlendirme” yöntemi ile temsilcisini belirlediği solist/gruplar Eurovision’da önceki yıllara göre çıtayı her anlamda yükseltse de “Ulusal Final” formatını öne çıkaranların sayısı da azımsanamayacak ölçüde “seslendirme” yapmaya devam ediyor.
Her iki yöntemin avantajları ve dezavantajları; yorumlayanın, daha doğrusu taraf olanın yaklaşımıyla belirlendiği için “mutlak objektif” işaretleme çok da sağlıklı bir koordinatta yer alamıyor.
Zira Eurovision birincilerine bakıldığında da hangi yöntemle başarıya gidildiğinin büyük bir netlik taşımadığı ortada. Şatafatlı bir ulusal final örneği olan Melodifestivalen şampiyonları bazı yıllar yarı finalde takılırken, senesi geliyor ilk üçe girip zirveyi zorlayabiliyorlar da. Büyük beklentilerle görevlendirilen isimler de aynı istikrarsızlığın kurbanı oluyorlar. Yani ortada bu anlamda matematiksel bir çıkarım elde etmek çok da mümkün değil.
O halde yöntem tartışmaları ülkelerin müzik piyasalarındaki harekete ve yine o yılın uluslar arası trendlerine paralel ilerlemesi ve bu tartışmalara hem dönemsel hem de yerel anlamlar kazandırılması daha doğru olmalı. San Remo Şarkı Yarışması’nı referans alan İtalya’nın izlediği çizgi Sırbistan’da aynı efekti göstermeyebilir, Türkiye’nin vazifelendirme tercihi de Portekiz’de mayasını tutturamayabilir. Ya da her sene nokta atışı yaparak ilerleyen yayıncı kuruluşlar, ulusal final düzenlemeyerek “sürpriz” yeteneklerin keşfini ıskalama riskini de pekala taşıyabilir. Yine tersten baktığımızda, o yıl kısır döngü içine düşmüş müzik piyasasından amatör/profesyonel isimleri açığa çıkartıp düzenlenecek bir yarışmadan etkin ve yetkin bir sonuca da ulaşılamayabilir. Hakeza, Eurovision Şarkı Yarışması’nın her sene kendini şu veya bu şekilde update ettiğini bilenler, “Kanun Hükmünde Kararname” ezberinde gitmenin zorlayıcı olacağını göreceklerdir!
2012 temsilcisi için de TRT’nin görevlendirme mi yapacağı ulusal final mi düzenleyeceği henüz resmi bir açıklama ile bildirilmemiş olsa da kimi internet medyasında ve müzik dünyasında asparagas/kayıt dışı paragraflar şimdiden kanat çırpmaya başladı.
Alınan karar ne olursa olsun Montesquieu’cülerle Rousseau’cuların haklılığı, Eurovision özelinde muğlaklığını korumaya devam edecek. Eurovision’un Haz Üretim Merkezi de bu muğlaklıktan, hesapların değişkenliğinden, “Tahminler”in istifasından besleniyor.
Bu kertede Eurovision’a dair tüm küstahlıklara, Belirsizlik İlkesi‘nden ötürü Heisenberg amcamızı rahmetle anarak sırt çevirmekte fayda var.