Türkiye’nin Eurovision sahnesinde son olarak 2012’de Can Bonomo ile temsil edildiğini; o günden beri de artık katılmadığımızı sağır sultan bile duydu. Ancak verilen bu uzun ara biz fanlar kadar müzik yazarlarının da canını sıkmaya başladı artık. Bir dönem burun kıvrılan bu organizasyon, artık ana akım medyadaki köşe yazarları tarafından bile özlenir oldu. İşte Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tez’in “Eurovision’a neden yeniden katılmalıyız” başlıklı samimi yazısı da bunlara en iyi örnek. ” Türkiye artık Eurovision’la olan küslüğünü bir kenara bırakmalı ve sahnedeki yerini almalı. Çünkü…” diyen Mehmet Tez, gerekçelerini de sıralamış.

********

İşte tüm fanların hislerine tercüman olan o yazı:

http://www.milliyet.com.tr/eurovision-a-neden-yeniden/mehmet-tez/pazar/yazardetay/26.02.2017/2403183/default.htm

Evet, son yıllarda daha çok şovun alanına girdi Eurovision. Evet, ülkeler birbirlerini kayırıyor, oylar politik veriliyor. Evet, oylama sistemi bazen işimize yarıyor, bazen yaramıyor. Evet, gayet “uncool” bir şey olarak görenler var, dalga geçenler var. “Ne Eurovision’u ya!” diyenler çoğunlukta belki.

Evet, herkes kıyafete bakıyor, dansa bakıyor, temsiliyete, orada olmaya ve görünmeye bakıyor. Evet, ısmarlama şarkı çok fena bir şey ve “Eurovision şarkısı” diye bir terim hâlâ var. Hepsine tamam.

Önce birkaç bilgi

Ama Türkiye artık Eurovision’la olan küslüğünü bir kenara bırakmalı ve sahnedeki yerini almalı. “Şu gündemde dert ettiğin şeye bak” diye düşünenler de olabilir, hak veririm. Ama bence Eurovision’a yeniden katılmalıyız. Çünkü…

Bu yıl Eurovision Kiev’de yapılacak. Geçen sene Stockholm’de Ukrayna birinci olmuştu. Birinci gelen şarkıyı seslendiren Kırgızistan doğumlu Kırım Tatarı Jamala, “1944” adındaki eserinde şarkının adıyla aynı yıl Stalin tarafından Kırım’dan Orta Asya’ya sürülen Tatarları anlatıyordu. Bir “eh işte” düzeyinde pop şarkısı ve Eurovision gibi sığlığıyla dalga geçilen bir organizasyon için hayli ağır bir içerik.

Ukrayna’nın, tam da Rusya ile savaştığı bir dönemde Eurovision’u kazanması Rusları mutsuz ettiğinden oylama sistemine itiraz edildi vesaire vesaire.

Aynı Türkiye’nin iki yıl önce ettiği itiraza benzer bir itirazdı bu. Jüri oyları politik veriyormuş ve bunun gibi argümanlar. Sanki gerçek hayatta Türkiye’de (veya Rusya’da) her şey çok tarafsız, hiçbir şey politik değilmiş, son derece adil, hakkaniyetli ve eşitlikçi bir sistem varmış gibi bütün bunlar zavallı Eurovision’dan beklenmiyor mu, benim gülesim geliyor.

TRT’nin tek haklı bulduğum itirazı organizasyona en fazla para veren beş üyenin doğrudan finale yükselmesini sağlayan yeni bir kural. Parası en fazla olanın bir yarışta diğerlerine göre avantajlı olmasını sistem haline getirmek (üstelik bunu parası en fazla olanın kimseye sormadan kurallaştırması) yanlış. Eurovision beşten büyüktür bence de.

Ukrayna 13 Mayıs’ta finalleri yapılacak bu dev organizasyonu 11 bin kişilik en büyük salonu Kiev Uluslararası Fuar Merkezi’nde gerçekleştirecek. Açılış töreni UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Saint Sophia Katedrali’nde olacak.

Şehirdeki otellerde, restoranlarda ve turistik işletmelerde büyük bir heyecan var. 2014’teki Maidan gösterileri ardından yaşanan siyasi deprem, Rusya’nın ülkenin doğusundaki halen çözülmemiş fiili işgali gibi meseleler var bu ülkede

Mesela Ukrayna Kültür Bakanı, Rus işgalini savunan ve hoş gösteren bir Rus sanatçının yarışmaya yollanması halinde sınırdan alınmayacağını açıkladı. Ayrıca bu tip bir seçimin Ukrayna tarafından provokasyon olarak algılanacağını bildirdi.

Soru çok. Ortam sıcak.

Ama bu gerginlik içinde elbette insanlara, dünyaya “Biz ölmedik, yaşıyoruz, ayaktayız” mesajı vermek önemli diye düşünüyorlar. “Bu ülke yaşayan, gelişen, yaralarını saran bir yer” görüntüsü önemli. Şehrin gösteriler sonrasında küllerinden doğan mahalleleri, yeni çekim alanları, kafeleri, restoranları, gece kulüpleri turistleri bekliyor. Bu bakımdan Kiev heyecanlı. Bu bakımdan Eurovision sayesinde şehre gelecek en az 20 bin kişi önemli bulunuyor.

Biz seviyoruz

Gelelim bize. Eurovision’u ihmal ederek iyi yapmıyoruz. Eurovision’la bir an önce barışmamız ve yeniden katılmamız lazım.

Çünkü iyi kötü bizim halk Eurovision’un bu siyaset, hırs, gösteriş, rekabet ve şov dolu magazin sarmalına bayılıyor.

Çünkü halkımız her sene bizden kim gidecek diye meraklanmayı seviyor.

Çünkü halkımız o isim belli olunca ona çemkirmeyi seviyor.

Çünkü halkımız her yıl Yunanistan bize kaç verecek, İsrail ne diyecek, Kıbrıs Rum Kesimi’nden bir şey gelecek mi? 12 puanı kimden alacağız diye beklemeyi ve sürprizler olması halinde en gıcık olduğu ülkeye dahi muhabbetle yaklaşmayı seviyor. Bazen iki ülke arasındaki buzları kırmak için bir 10 puan yeter.

Çünkü Bülend Özveren’i özledim ben.

Çünkü halkımız yılda bir gece evinde çekirdek çitleyip medeni dünyada kendi temsilcisini görmekten hoşlanıyor.

Çünkü Eurovision ilginç bir şekilde geçen yıl Justin Timberlake’in sahneye çıktığı popüler bir yer halini aldı.

Çünkü Eurovision’a giden bir sanatçı iyi kötü adını duyuruyor, memleket yeni bir yüzle tanışıyor.

Çünkü Türkiye giderek silahların, bombaların patladığı Ortadoğu’daki bir ülkeymiş gibi görülüyor. Halbuki böyle değil.

Çünkü en kıytırık yabancı sanatçı bile burayı tehlikeli gördüğünden gelmeye korkuyor ve bizim bu imajı değiştirmek için bu yarışmayı izleyen milyonlara görünmemiz lazım.

Çünkü kazanmak değil, katılmak önemli bazen.

Çünkü biz zaten Eurovision’un en eski katılımcılarından, bir kez de kazanmış başarılı ülkelerinden biriyiz. Buradaki yerimizi neden kaybedelim ki? TRT bu konuyu ciddiyetle ele almalıdır.

Kaynak: www.milliyet.com.tr