Yüksel Aytuğ’a yanıt

3F58208CEA7F2448B9B6C9BDyHadise’nin video klip tartışmaları birkaç gündür basında kendine yer bulurken, bazı yazarlar da konuyla ilgili yorumlarını köşelerine taşıyor. Yüksel Aytuğ’un bugünkü Sabah’ta yeralan yazısına ( http://www.sabah.com.tr/gny/haber,5D01EBFADA6A49DABD5C838FB1955ABD.html)ilişkin Hadise’nin ekibinden gelen açıklamayı yayınlıyoruz:

Sayın Aytuğ,
 
    Sizinle yaklaşık yirmi gün önce yapmış olduğumuz telefon konuşmasının sonucunda böyle bir yazıyı beklemiyordum desem yalan olur. Hayatta yaratmak istediğiniz polemiğe katılmak, kendimi ve ekibimi savunmak gibi bir niyetim de asla yok. Kaldı ki hataları kabullenebilen, eleştirileri dinleyen ve eleştirilerden ders alabilen bir yapım var. Beni yıllardır tanıyan herkes bunu çok iyi bilir. Ancak yazınızın “samimiyeti” ile ilgili ciddi kuşku duyuyorum. Köşenizi istedikleriniz gerçekleşmediği noktada kötü niyetle kullanabildiğinizi gördüm ve bütün yazdıklarınıza kısa da olsa cevap verme gereğini duydum. Telefonda size ve yazdıklarınıza değer verdiğimi söylemiştim. Bugün itibarıyle bu sözlerimi de geri alıyorum. Çünkü siz benim için artık programına davet edip, daveti gerekçeleriyle geri çevirildiğinde bir sanatçının iyi yönetilmediğini iddia edebilecek ve buna sütunlarını alet edebilecek bir köşe yazarısınız. Hadise, belirttiğiniz gibi bugüne kadar iki şov programına konuk oldu. Programların içeriğinin ve sizin deyiminizle sulu muhabbetlerin bence hiçbir önemi yok. Edilen muhabbet, edeni bağlar. Bu programlara katılma gerekçemiz size daha önce de belirttiğim gibi aylarca süren koşulsuz desteğe karşı doğan bir “vefa borcu”nun ödenmesiydi.
 
    Hadise’nin yurtdışında konser verdiği yerlerin görüntülerini izlediğiniz kadar keşke ortamın içerisinde olup, o mekanlardaki gurbetçilerin coşkusuna da tanık olabilseydiniz. “Bar irisi mütevazi mekanlar” ile dev müzikholler konusunda nasıl bir kriter var kafanızda bilemiyorum ancak Hadise’nin her konserinin izleyici sayısının zaten binlerce olduğunu belirtmeliyim. Bir modacının çıkıp “Hadise’ye elbise hazırladım” demesiyle ilgili yapılan eleştiriyi ciddiye bile almıyorum. Günler sonra “biz böyle bir elbise siparişi vermedik” açıklaması birinin aklına gelip de bu soruyu bizlere sorduğu için verildi. Yoksa her önüne gelenin çıkıp “Hadise için ben bunu yaptım” demesi durumunda her şeye yanıt vermeye kalksak buna ne zamanımız ne enerjimiz yeter.
 
    Gelelim Hadise’ye çocuklar tarafından verilen ödülün Hadise tarafından alınmadığı eleştirisine. Aslında bunu Hadise bir röportajında üzülerek açıkladı. Bu kadar anlamlı ve özel ve üstelik çocuklar tarafından verilmiş bir ödülün alınamamasının tek nedeni aynı güne rastlayan ve erteleme şansımızın hiç olmadığı klip çekimimizdi. Ödülü salonun Sivaslı çaycısına vermek televizyon programına katılmadı diye “Hadise iyi yönetilmiyor” demekten çok da farklı değil aslında.
 
    Son olarak, klip meselesi… Başta siz olmak üzere maalesef pek çok insan bu süreci yaşandığı gibi bilemiyor. Bilemediği için gerçek ortaya çıktığında “keşke yazmasaydım” diyebileceği yorumlar yapıyor. Şu an üzerimizdeki sorumluluk, süreçle ilgili duyarlılığımız ve milyonlarca destekçinin kafasını bunlara yormaması ve başarıya odaklanması isteğimiz bizi bu konuda daha fazla açıklama yapmaktan alıkoyuyor. Aslında ortada sözünü ettiğiniz gibi bir gariplik yok. Ya da şöyle söyleyelim, gariplikler Hadise’den veya ona akıl verenlerden veya TRT’den kaynaklanmıyor. Gariplik sizin tarzınızda var. Benimle iki ay içinde, iki telefon konuşması yapacaksınız, program yoğunluğumuz ve “birini mutlu ederken diğer insanları küstürmemek” konusundaki duyarlılığımıza kızacaksınız ve böyle bir yazıyı kaleme alacaksınız. Sizi bildiğim, tanıdığım ve okuduğum Yüksel Aytuğ olmaya davet ediyorum. Hadise’nin iyi yönetilememesinin çaresi bulunur ama bir köşe yazarının talepleri karşılanmadı diye “saldırmasının” çaresini nasıl bulacağız, onu merak ediyorum.

Süheyl Atay