DİNLE! BAK 20 YIL OLDU.

Yıl 1997, yer Dublin. İrlanda’nın kazana kazana bıktığı 90’lar Eurovisionunda son İrlanda sahnesi Point Theatre. 1990’da Kayahan’ın Gözlerinin Hapsindeyim ile Türk popuna armağan ettiği muhteşem güzellikteki şarkısından sonra, Eurovision’da ünlü yüzü görmemişiz. 1996’da Türk ESC tarihinin nadir güzellikteki, özenli şarkısı Beşinci Mevsim ile yarışan Şebnem Paker, 1 Mart 1997 günü Ankara’da düzenlenen Ulusal Finalde bir kez daha ipi göğüslüyor ve bu kez Dinle isimli şarkısıyla, Türkiye’yi temsil etme hakkı kazanıyor. Ünü, bir önceki yıl onu takip edip şarkısını sevenlerin sayısı kadar.

Dediğim gibi o sene, artık sadece katılanlar değil ülke de tümüyle Eurovision yorgunu. MFÖ de bir şey yapamıyor, Kayahan da. Esmer Yarim verelim diyoruz olmuyor, Melih Kibar beste yapıyor Arzu Ece söylüyor yine olmuyor. Saldım çayıra mevlam kayıra durumları. Şebnem Paker, Dinle şarkısıyla işte tam da böyle bir dönemde temsil hakkı kazanıyor. Fırtına öncesi sessizlik.

Tabi Eurovision fanları ve işin profesyonelleri dışında çok az kişinin bildiği bir gerçek var. Ne internet ne de son dakikalar var. Bir çok kişi o gece yarışmayı izlerken öğreniyor ki, televote diye bir gerçek var. İlk kez 1997 yılında, sınırlı sayıda ülke tarafından test edilecek. Acaba? diyorum o gece izlerken. Bu şey ne ola ki? Bize bir yararı dokunur mu?

90’ların başından beri bana eşlik eden aile üyeleri tel tel dökülmüş. O gece yalnızım TV karşısında. TRT o yılki imkanları dahilinde, Şebnem Paker ve Dinle şarkısını yarışma öncesi bir kaç kez yayınlamış ve duyurmuş vaziyette. Şarkıyı sevdiğimi hatırlıyorum. İlk kez ve farklı. Bir yandan da bir önceki sene Beşinci Mevsim’le soğuk ve mesafeli bir performansa imza atan bu kadının, bu kez nasıl bu kadar oynak bir Türk şarkısıyla katıldığını sorguluyorum. Bu sorgulamayı hatırlıyorum.

Yarışma başlıyor ve Kıbrıs’ın şarkısıyla kendimden geçiyorum. (Halen en sevdiklerim arasındadır). Sonrasında nefes alamadan daha Şebnem sahne alıyor ve güm güm güm. “Allahım kazandık galiba” ile 90’lar hezimetinden bana kalan ihtiyatla “Bir şey değişmeyecek” ruh hali arasında gidip gelmiştim.

25 şarkı dinledik o gece. Bülent Özveren sayesinde kesin kazanacağına emin olduğumuz Katrina’ya bayılmış; Eurovision’un önümüzdeki yıllarda evrileceği yerin erken habercisi İzlandalı Oscar’la şok olmuş; bir çok şarkıda da tuvalet molamızı vermiştik. Vermiştim. Ben. O gece yalnızız çünkü:)
Ve oylama geldi çattı. Neymiş şu Özveren’in dakka başı hatırlattığı şey diyerek bekleyişe başladım. Kıbrıs’tan sıfır. Şaşırdık mı? Hayır. Daha var şaşırmamıza 2003’e kadar:) Sonra biz zaten oy veremiyoruz. Aha Norveç de sıfır… Amannn ne yapsan olmuyor!!! Avusturya 7? Nasıl yani oldum. Daha önce kaç kez 7 vermiş ki? Sanırım gecenin en yüksek puanını aldık. Hem de bize pek yüz vermeyen Avusturya’dan. Koçum be Şebnem…

İrlanda 2! Aaaa iki miki ne farkeder. Ardarda adımızın anons edilmesi bile bize iyi geliyor o yıllarda. Neyse sonunculuktan yırttık gibi. Slovenya’dan da sıfır aldıktan sonra normale dönüp bakmaya devam ettim. Taaa ki o nutkumuzu tutan seriye kadar. İsviçre 6, Hollanda 2, İtalya 7 ve ard arda İspanya ile Almanya’dan 12!!! (Bu arada İspanya’dan o sene aldığımız 12 halen çok enteresan bir değerdedir. Çünkü televote’a bağlanamaz. Almanya’da gurbetçiler, Bosna’da müslümanlar belki telefonlara yüklendi ama İspanya’da kimdi? Zaten her sene televote olmasına rağmen bir daha da İspanya’dan bu teveccühü görmedik. Kesinlikle o gecenin en enteresan puanıydı bence) Noluyor lan dedim. TV’nin alıcı ayarlarıyla oynasam mı acaba dedim. Biz ne zaman ard arda bu kadar puan aldık? Biz ne zaman en son 12 aldık? Biz ne zaman ardarda hem de 12 aldık? Olum kazanıyor muyuz? Televote nedir? O sırada tabi Özveren’in televote’u hatırlatmaları. Eurovision’un bu yeni sisteminin bize nasıl yarayacağını, haksızlıkların nasıl da son bulacağını, yeni bir dönemin başladığını… Her şeye ama her şeye tanık olma anları.

Ama tekim. Ben tekim o gece!! Polonya’nın sıfır vermesiyle biraz nefes almamız. Ve sonra bir nefessiz seri daha. Estonya 6, Bosna 12, Portekiz 5, İsveç 6, Yunanistan 7, Malta 10, Macaristan 6, Rusya 4… Galiba Avrupa seviyordu yahu bizi. Boşuna kızıyormuşuz. Al işte doğru şarkı buymuş demek ki! Deli deli düşünceler. Hangi birine şaşırsaydım ki? 12’ler üç olmuş. Yunanistan 7 vermiş. Estonya da neresi yahu? Katrina almış başını gitmiş zaten. Tamam kazanmak bize o gece çok gelecekti zaten. O kadarını kaldıramazdım:) Fransa’dan 6, İngiltere’den 4 ve İzlanda’dan 7 puan daha alarak kapattık o geceyi. 121 puanla 3.lük. O kadar çok ilk vardı ki! Hangi birini nasıl sayayım. Bunu da gördüm ya dedim o gece. Bunu da gördüm ya, artık uyuyabilirim:)

Benimle yaşıt bir genç kız, o sahnedeki makus talihimizi yenmiş ve bestesi Levent Çoker’e, sözleri Mehtap Alnıtemiz’e ait Dinle isimli şarkıyla bizim için adeta zafer kazanmıştı. Ertesi gün bir çok gazetede manşet oldu. Eskiden mümkün olmayan ESC şarkısını ikinci üçüncü kez dinleme şansına da erişmiştik. TRT de, özel kanallar da şarkıyı çalıyordu. Radyolar da. Hemen ertesi akşam, aslında hiç bir ön duyuru da olmadığı halde, sanki hissetmişim gibi TRT’nin başından ayrılmamıştım. Ve bingo!! Yarışma sanırım TRT tarihinde ilk kez tekrar yayınlandı.

Bu kez sindire sindire izlemeye, bize kimler puan verdi not almaya kararlıydım. Taa ki puanlama sırasında, tam da heyecanlı anlarda kapıyı tıklatıp gelen Gönül abla “Tayfun annenler nerde” diye sorup, cevap bekleyene ve bu süreç bir türlü bitmeyene kadar. Ne kadar şeyi kaçırdım bilmiyorum. Ama hay allah ya demiştim. Ben bir daha nasıl bulurum ki bunları! Nereden bilirdik internet sayesinde bugün hala, aradan 20 yıl geçmiş olmasına rağmen her detaya hakim olacağımızı.

Evet ya, biz bu şarkıyı tanıyalı tam 20 yıl oldu. Şebnem Paker, Dinle şarkısıyla 1 Mart 1997 günü Türkiye’yi temsil hakkı kazanmıştı. Dile kolay ama bana değil. 20 yaa! Ama unutmadık! Dinliyoruz hala çünkü hiç geçmiyor günler sensiz:) Mutlu yıllar “Dinle”