STOCKHOLM SENDROMU-4: SULHİ Ö. YAZDI

1

Like A Virgin, Touched for the very first time!

Merhabalar! Yıllardır televizyon karşısında iç çekip durduğum, şimdi orada olmak vardı dediğim yarışmayı bu yıl ilk kez ben de yerinde izleme fırsatı buldum ve Eurovision deneyimi olarak deyim yerindeyse Stockholm’ün ‘en tazesi’ bendim!

Çünkü bu yıl Stockholm’e giden ekiptekilerin hepsi daha önce en az bir defa Eurovision’u yerinde izlemiş arkadaşlardı.

 

Ayağımın tozuyla Stockholm!
Stockholm Arlanda Havalimanı’na ayak bastığım andan itibaren eurovision kokusu kendini hissettirmeye başlamıştı. Yarışma afişleri gözüme çarpıyor ve heyecanım giderek artıyordu.

 2

İlk Akreditasyon!

Bundan 5 ay önce akreditasyon nedir, ne işe yarar bilmezken, Stockholm’de uyandığım ilk sabah öncelikli vazifem akreditasyon merkezine gitmek oldu ve bir anda bu meşhur kartı boynumda buldum. Bu kart vücudumuzdan bir parça gibiydi ve neredeyse 7/24 boynumuzda asılıydı ve bundan asla şikayetçi değildim. 🙂

Çünkü bu kart yarışmaya dahil olduğumuzun en net göstergesiydi. Sokakta yürürken bu karta sahip olan insanlar hiç tanımadığım halde bana gülümseyip selam veriyorlardı.

 

 

  1. Yarı Final Heyecanı

İşte o gün geldi çattı, Stockholm’e gitme kararı aldığım günden itibaren Globe Arena’da bulunacağım anı dört gözle bekliyordum. Sıkı bir güvenlik aramasından geçtikten sonra arenaya girdik. Adım adım içeri doğru ilerlerken tribüne giriş kapılarından birine baktığımda sahneyi bir anda tam karşımda gördüm ve o an benim için tarifsizdi! Sahne muazzam görünüyordu.

3Birinci yarı finali ayakta ve neredeyse sahneye atlayıp sanatçılara dokunacak yakınlıktaki bir noktadan izledik. Sonlara doğru ayakta durmaktan belimiz kopsa da orada olmanın verdiği heyecan ve mutlulukla karışık o hissiyat her şeye değerdi. Bundan sonraki yıllarda da tercihim hep ayakta izlemek olacak. Yalnız boyunuz biraz kısaysa ayakta izlemeyi tercih etmemenizi tavsiye ederim. Malum sulak yerde yetişmiş selvi boylu al yazmalı Avrupalı fanlar önünüze dikiliveriyor!

Bu sene benim favorim Sergey Lazarev idi ve Stockholm’de Rusya’yı desteklemeyi ihmal etmedim. Elimde Rus bayrağını görenler bana Rusça bir şeyler söyleyip duruyordu:) Bu durumdan dolayı oldukça komik anlar yaşandı 🙂

 4

 

 

 

 

 

Möt Mig i Gamla Stan!

Stockholm’e klüpteki arkadaşlar gelmeye başladıkça şehir daha da bir renklendi. Havanın da bize torpil geçmesini fırsat bilerek bazı arkadaşlarla küçük bir şehir turu yaptık. Stockholm’ün eski şehir merkezi Gamla Stan’ın ara sokaklarında dolaşmak paha biçilemezdi. Orada yaşasaydım canım sıkıldıkça eminim kendimi o sokaklara atardım!

5

Ben Södermalm semtinde konakladım ve otelimden çıkıp yaklaşık 100 metre yürüyüp ana caddeye geçtiğimde Globe Arena’yı rahatlıkla görebiliyordum. Yani Eurovision’un kalbinin attığı noktaya yürünebilecek kadar yakındım. Ancak Stockholm metro ağı oldukça gelişmiş olduğundan ve haftalık metro kartı satın aldığımdan dolayı her yere metro ile ulaşmayı tercih ettim.

 

 

Heyecanın 2. Ayağı

İkinci Yarı final için arenadaydım. Bu kez yarışmayı ayakta değil tribünde oturarak izledik. Yerimize geldiğimizde sahnede ”Everyway that I can” söyleniyordu. O da nerden çıktı derseniz, canlı yayın başlamadan önce sahneye bir grup çıkıp geçmiş yılların şarkılarından oluşan eğlenceli bir potpuri performansı sergilediler. Bunu her canlı yayın öncesi yaptılar ama ne yazık ki sadece arenada olanlar izleyebildi.

6

Yarı finali izlerken klüpten Hakan Yalçınkaya ile beraberdik. Kendisi tam bir eurovision duayenidir:) Her ne kadar benim bu şarkı finale çıkar dediklerime o asla çıkamaz dese de, zevklerimiz hiç uymasa da tatlı atışmalarımız ve gece boyu yaptığımız 2. Yarı Final kritiği çok keyifliydi.

7

Gecenin iki yıldızı vardı Dami ve Jamala. İki performansta da arena yıkıldı ve finale çıkmayı hak ettiler.

 

Ev sahibi şehrin olmazsa olmazı: Euroclub ve Eurovillage!

Bütün bir hafta boyu kimimiz yarışmayı arenada, kimimiz dışarda bir mekanda izledi. Geceleri ise herkesin buluştuğu tek adres Euroclub oldu.

Daha önceki yıllarda nasıldı bilmiyorum fakat bence bu sene Euroclub beklentilerimizden daha fazlasını bizlere sundu. İki katlı olarak inşa edilen klübün alt katında eğlenebileceğimiz uygun büyüklükte iki ayrı salon bulunuyordu. Birinde canlı performans sahnesi, diğerinde ise sadece eurovision şarkılarını çalan bir DJ bulunuyordu. Ara ara geçmiş yıllardan Türkçe şarkıların da çalınması bizi çok sevindirdi ve aynı zamanda malum sebepten dolayı içimizi burktu. Klübün üst katında ise Eurocafe ve bir karaoke sahnesi vardı. Cuma günü gerçekleştirdiğimiz Ogae Turkey buluşmasından sonra Süleyman Malgaz ile beraber karaoke bölümünde  ‘Düm Tek Tek’ ve ‘My Number One’ şarkılarını söyledik ve şaka değil ciddi alkış aldık 🙂 İnanılmaz eğlenceliydi 🙂

Eurovillage’da güvenlik önlemleri  olmadığı için terör korkusundan dolayı orada pek bulunmamayı tercih ettim. Ama gördüğüm kadarıyla eurovision köyünde de eğlence hafta boyu tam gaz devam etti. Sanatçılar gelip performans sergilediler. Şehri yukardan gözlemlemek isteyenler için bir asansör kurulmuştu. Yiyecek-içecek imkanından hediyelik eşya standına kadar ihtiyaç karşılayacak her şey düşünülmüştü.

 

Tebrikler Jamala!

Sonunda final günündeydik. Herkes büyük bir merakla akşamı bekliyordu. Stockholm’de Rusya ve Avustralya rüzgarı hakimdi. Dami’nin 2. Yarı finalde sergilediği olağanüstü performans bizlere acaba dedirtti. Ama benim için yine de Rusya kesin birinciydi gecenin sonunda Sergey zaferle ayrılacaktı.

Finali yine sahneye çok yakın bir noktadan ayakta izledim. Herkesin de ortak görüşü olduğu gibi organizasyon kusursuzdu. Tek bir aksama olmadan her şey çok profesyonelce ilerledi. Justin Timberlake sürpriziyle de bir taşla iki kuş vurmuş olduk.
Oylamaya geçildiğinde ekrana yansıyan 12’den düşük puanları biz arenadakiler olarak göremedik. Sadece 12 puanları duyuyorduk. Sonunda televote oylarının gelmesiyle Ukrayna gecenin galibi oldu. Aslında Türkçe sözler içerdiği için şarkıyı seven sevmeyen hepimiz bu birinciliğe çok çok sevindik. Şarkıdan ziyade Jamala’nın üstün performansı birinciliği sonuna kadar hak etti.

8

Ve bir Eurovision’un daha sonuna gelmiş olduk. Benim için harika bir deneyim oldu. Böylece asla bırakamayacağım bir alışkanlık da edinmiş oldum.

Seneye Ukrayna’da görüşmek dileğiyle. Hoşçakalın!